Allahu
Teâlâ buyurdu ki:
﴿ فَٱذۡكُرُونِيٓ أَذۡكُرۡكُمۡ وَٱشۡكُرُواْ لِي وَلَا
تَكۡفُرُونِ ١٥٢ ﴾[سورة البقرة الآية :152]
"Beni (taatle) anın ki, ben de sizi (mağfiretle)
anayım. Bana şükredin, sakın bana nankörlük etmeyin!"[1]
﴿ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُواْ
ٱذۡكُرُواْ ٱللَّهَ ذِكۡرٗا كَثِيرٗا ٤١ ﴾[سورة الأحزاب الآية :41]
"Ey îmân edenler! Allah’ı çokça anın."[2]
﴿ وَٱلذَّٰكِرِينَ
ٱللَّهَ كَثِيرٗا وَٱلذَّٰكِرَٰتِ أَعَدَّ ٱللَّهُ لَهُم مَّغۡفِرَةٗ وَأَجۡرًا
عَظِيمٗا ٣٥ ﴾
[ سورة الأحزاب من الآية :35 ]
"... Allah’ı çokça anan erkekler ve çokça anan kadınlar var
ya; Allah işte bunlar için bir mağfiret
ve büyük bir mükâfat (cennet) hazırlamıştır."[3]
﴿ وَٱذۡكُر رَّبَّكَ فِي نَفۡسِكَ تَضَرُّعٗا
وَخِيفَةٗ وَدُونَ ٱلۡجَهۡرِ مِنَ ٱلۡقَوۡلِ بِٱلۡغُدُوِّ وَٱلۡأٓصَالِ وَلَا
تَكُن مِّنَ ٱلۡغَٰفِلِينَ ٢٠٥ ﴾ [
سورة الأعراف الآية :205 ]
"İçinden
yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an.
Gâfillerden olma!"[4]
Nebi
-sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( مَثَلُ الَّذيِ يَذْكُرُ رَبَّـهُ وَالَّذيِ لاَ يَذْكُرُ
رَبَّـهُ، مَثَلُ الْحَيِّ وَالْمَيِّتِ.)) [متفق عليه]
"Rabbini zikreden ile Rabbini zikretmeyenin misâli, diri
ile ölünün misali gibidir."[5]
((
أَلاَ أُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرِ أَعْمَالِكُمْ وَأَزْكَاهَا عِنْدَ مَلِيكِكُمْ
وَأَرْفَعِهَا فِي دَرَجَاتِكُمْ وَخَيْرٌ لَكُمْ مِنْ إِنْفَاقِ الذَّهَبِ
وَالْوَرِقِ وَخَيْرٌ لَكُمْ مِنْ أَنْ تَلْقَوْا عَدُوَّكُمْ فَتَضْرِبُوا
أَعْنَاقَهُمْ وَيَضْرِبُوا أَعْنَاقَكُمْ؟ قَالُوا: بَلَى. قَالَ: ذِكْرُ اللهِ
تَعَالَى.))
[رواه
الترمذي وابن ماجه]
"Amellerinizin en hayırlısını,Melîkiniz (Allah
Teâlâ) katında (sevap olarak) en geçerlisini,dereceleriniz içerisinde
en yükseğini, altın ve gümüşü Allah yolunda harcamanızdan daha hayırlısını,
düşmanınızla karşılaşıp onların boyunlarını vurmanızdan, onların da sizin
boyunlarınızı vurmasından daha hayırlısını size bildireyim mi?
Sahâbe:
-Evet, (bize
haber ver) dediler.
Buyurdu
ki:
-Allah’ı
zikretmektir."[6]
(( يَقُولُ اللهُ تَعَالَى: أَنَا عِنْدَ ظَنِّ
عَبْدِي بِي، وَأَنَا مَعَهُ إِذَا ذَكَرَنِي فَإِنْ ذَكَرَنِي فِي نَفْسِهِ
ذَكَرْتُهُ فِي نَفْسِي، وَإِنْ ذَكَرَنِي فِي مَلإٍَ ذَكَرْتُهُ فِي مَلإٍَ
خَيْرٍ مِنْهُمْ، وَإِنْ تَقَرَّبَ إِلَيَّ بِشِبْرٍ تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ
ذِرَاعًا، وَإِنْ تَقَرَّبَ إِلَيَّ ذِرَاعًا تَقَرَّبْتُ إِلَيْهِ بَاعًا، وَإِنْ
أَتَانِي يَمْشِي أَتَيْتُهُ هَرْوَلَةً.)) [متفق عليه]
"Allah
Teâlâ buyurdu ki:
-Ben
kulumun hakkımdaki zannındayımdır (yani beni hayırla anarsa, ben
de onu hayırla anarım, beni şerle anarsa ben de onu şerle anarım). Beni
zikrettikçe (ben korumam, yardımım ve başarıya ulaştırmamla) onunlayım.
O, Beni gönlünde anarsa, ben de onu kendi nefsimde anarım. O, Beni bir
toplulukta anarsa, ben de onu onlardan daha hayırlı bir toplulukta (meleklerin
yanında) anarım. Bana bir karış (itaatle) yaklaşırsa, ben ona on
arşın yaklaşırım (onun itaatine on sevapla karşılık veririm).Bana bir
arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek gelirse,
ben ona koşarak gelirim."[7]
Abdullah
b. Busr -Allah ondan râzı olsun- şöyle rivâyet etmiştir:
((
أَنَّ رَجُلاً قَالَ: يَا رَسُولَ اللهِ ! إِنَّ شَرَائِعَ الْإِسْلاَمِ قَدْ
كَثُرَتْ عَلَيَّ، فَأَخْبِرْنِي بِشَيْءٍ أَتَشَبَّثُ بِهِ. قَالَ: لاَ يَزَالُ
لِسَانُكَ رَطْبًا مِنْ ذِكْرِ اللهِ .)) [رواه الترمذي]
"Bir adam Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e
gelerek:
-Ey
Allah’ın elçisi! İslâm’ın emirleri bana çok gelmeye başladı. Bana bir şeyi
haber ver ki ona sımsıkı sarılayım, dedi.
Rasûlullah
-sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
-Dilin,
Allah'ı devamlı anmakla ıslak kalsın."[8]
Nebi
-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
((
مَنْ قَرَأَ حَرْفًا مِنْ كِتَابِ اللهِ فَلَهُ بِهِ حَسَنَةٌ، وَالْحَسَنَةُ
بِعَشْرِ أَمْثَالِهَا، لاَ أَقُولُ ﴿الٓمٓ ﴾ حَرْفٌ، وَلَكِنْ أَلِفٌ حَرْفٌ، وَلاَمٌ
حَرْفٌ، وَمِيمٌ حَرْفٌ.)) [رواه الترمذي]
"Kim Allah’ın kitabından bir harf okursa, ona bununla bir
hasene vardır ve her hasene on misli ile karşılık görür. Elif, lâm, mîm bir
harftir demiyorum.Fakat elif bir harf, lâm bir harf ve mîm bir harftir."[9]
Ukbe b.
Âmir -Allah ondan râzı olsun- şöyle rivâyet eder:
((
خَرَجَ رَسُولُ اللهِ H وَنَحْنُ فِي الصُّفَّةِ، فَقَالَ:
أَيُّكُمْ يُحِبُّ أَنْ يَغْدُوَ كُلَّ يَوْمٍ إِلَى بُطْحَانَ أَوْ إِلَى الْعَقِيقِ
فَيَأْتِيَ مِنْهُ بِنَاقَتَيْنِ كَوْمَاوَيْنِ فِي غَيْرِ إِثْمٍ وَلاَ قَطْعِ
رَحِمٍ؟
فَقُلْنَا: يَا رَسُولَ اللهِ نُحِبُّ ذَلِكَ. قَالَ: أَفَلاَ يَغْدُو أَحَدُكُمْ
إِلَى الْمَسْجِدِ فَيَعْلَمُ أَوْ يَقْرَأُ آيَتَيْنِ مِنْ كِتَابِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ خَيْرٌ لَهُ مِنْ نَاقَتَيْنِ،
وَثَلاَثٌ خَيْرٌ لَهُ مِنْ ثَلاَثٍ، وَأَرْبَعٌ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَرْبَعٍ،
وَمِنْ أَعْدَادِهِنَّ مِنَ الْإِبِلِ.)) [رواه مسلم]
"Biz Suffe’de iken Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-
çıkageldi ve şöyle dedi:
-Sizden
kim, her gün sabah Buthan’a veya Akik’e[10]
gitmeyi, oradan günaha girmeden ve akrabalık bağını kesmeden hörgüçlü iki büyük
dişi deve ile dönmeyi ister?
Biz: Ey
Allah’ın elçisi! Tabii ki bunu isteriz' dedik.
Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu
ki:
-Sizden
biriniz erkenden mescide gidip Allah -azze ve celle-’nin kitabından iki âyet
öğrenir veya okumaz mı? Bu, onun için iki deveden daha hayırlıdır. Üç âyet, üç
deveden, dört âyet, dört deveden daha hayırlıdır. Öğrenilen veya okunan
âyetler, sayısınca hörgüçlü büyük dişi develerden daha hayırlıdır."[11]
Nebî
-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ قَعَدَ مَقْعَدًا لَمْ يَذْكُرِ اللهَ
فِيهِ، كَانَتْ عَلَيْهِ مِنَ اللهِ
تِرَةٌ، وَمَنِ اضْطَجَعَ مَضْجَعًا لاَ يَذْكُرُ اللهَ فِيهِ، كَانَتْ عَلَيْهِ مِنَ اللهِ تِرَةٌ.)) [رواه أبو داود وغيره]
"Kim bir yerde oturur da orada Allah’ın adını anmazsa,
Allah tarafından (bu kusurundan dolayı kıyâmet günü) bir pişmanlığa (noksanlığa)
uğratılır. Kim de bir yatağa uzanır, orada Allah’ın adını anmazsa, Allah
tarafından (bu kusurundan dolayı kıyâmet günü) bir pişmanlığa (noksanlığa)
uğratılır."[12]
Nebî
-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَا جَلَسَ قَوْمٌ مَجْلِسًا لَمْ يَذْكُرُوا
اللهَ فِيهِ، وَلَمْ يُصَلُّوا عَلَى
نَبِيِّهِمْ إِلاَّ كَانَ عَلَيْهِمْ تِرَةً، فَإِنْ شَاءَ عَذَّبَهُمْ، وَإِنْ
شَاءَ غَفَرَ لَهُمْ.)) [رواه الترمذي]
"Bir mecliste oturup da orada Allah’ın adını anmayan ve
nebilerine salât getirmeyen bir topluluk, mutlaka Allah tarafından (bu
kusurlarından dolayı kıyâmet günü) pişmanlı-ğa (noksanlığa)
uğratılır. Allah dilerse onlara azap eder, dilerse (lütuf ve ihsanıyla)
onları bağışlar."[13]
Nebî
-sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( مَا مِنْ قَوْمٍ يَقُومُونَ مِنْ مَجْلِسٍ لاَ
يَذْكُرُونَ اللهَ فِيهِ إِلاَّ قَامُوا
عَنْ مِثْلِ جِيفَةِ حِمَارٍ، وَكَانَ لَهُمْ حَسْرَةً.)) [رواه أبو داود وأحمد]
"Oturdukları mecliste Allah’ın adını anmadan kalkan bir
topluluk, eşek leşi üzerinden kalkmış gibidirler ve bu meclis, (kıyâmet
günü) onlar için bir pişmanlık olacaktır."[14]
[1] Bakara Sûresi: 152
[2] Ahzâb Sûresi: 41
[3] Ahzâb Sûresi: 35
[4] A’râf Sûresi: 205
[5] Buhâri,Bkz.Fethu’l-Bârî,11/203.Müslim,“İçerisinde Allah’ın zikredilen ev
ile içerisinde Allah’ın zikredilmeyen evin benzeri, ölü ile diri gibidir”
lafzıyla rivayet eder, 1/539.
[6] Tirmizi, 5/459. İbn-i Mace, 2/1245. Bkz. Sahih-i İbn-i Mâce, 2/316.
Sahih-i Tirmizî, 3/139.
[7] Buhârî, 8/171. Müslim, 4/2061.
Lafız, Buhârî'ye âittir.
[8] Tirmizî, 5/458, İbn-i Mâce,
2/1246. Bkz. Sahih-i Tirmizî, 3/139, Sahih-i İbn-i Mâce, 2/317.
[9] Tirmizî, 5/175, Bkz.Sahih-i
Tirmizî, 3/9, Sahih-i Camii’s-Sağir, 5/340.
[10] Buthan ve Akik, Medine çevresinde bulunan iki vâdinin adıdır.
[11] Müslim, 1/553.
[12] Ebu Dâvud, 4/264 ve başkası.
Bkz. Sahihu’l-Câmi', 5/342.
[13] Tirmizî. Bkz. Sahih-i Tirmizî,
3/140.
[14] Ebu Dâvud; 4/264, Ahmed,
2/389. Bkz. Sahihu’l-Câmi', 5/176.